İstanbullu ressam ve akademisyen Hakan Özer, ‘80’lerin ilk yarısından beri müzik üretiyor. Lisede başladığı müzikal mesaisi, üniversitede davul çalmaya ve ilk grubunu kurmaya varıyor. Ardından gitarla ve Yavuz Çetin’le tanışıyor. İkisi, iki gitar birlikte çalmaya başlıyorlar. Bu yıllar birlikte gruplar, bar programları, bol cover, az şarkıyla geçiyor. 1989’da tanıştığı Bülent Ortaçgil’in o dönemdeki şarkılarıyla ilgilenmesi ve yol göstericiliği Hakan Özer’in müziğinde belirleyici oluyor. ‘90’ların başlarında Fethi Taner’in “Toplama Adamlar”ından biri olarak ismini ilk kez bir albümde, İş Dönüşü İstanbul Kentinde de görüyoruz. Hem akustik gitar çalıyor, hem de albümün kapağını çiziyor. Yavuz Çetin’le ayrılıp kafasındaki müziğin peşine düşüyor sonra. 1993’te Fethi Taner’in prodüktörlüğünde Değişim Stüdyoları’nda makara bantlara dört parçalık bir demo kaydediyorlar. Çello, obua, flüt, piyano ve gitar için düzenlenmiş, oda müziğine benzeyen ama şarkıcı-şarkı yazarı türüne tabi kayıtlar bunlar. ‘90’ların rock star (ve aslında pop star) dönemiyle pek örtüşmüyor müziği. Yine de kendi şarkılarını biriktirmeye devam ediyor, bu formasyonla konserler vermeye çalışıyor. Hatta birkaç firmayla albüm yapma aşamasına da geliyor. Ama yok, şarkılarını kafasındaki gibi çalabilmesine uygun değil ortam. Biraz uzaklaşıyor bu ortamdan. Akademik kariyerine yoğunlaşıyor bir süre. Tabii ki gitarını, gözlemlemlemeyi bırakmıyor, şarkı yazmayı da. Üniversitede sürekli gençlerle tanışıyor ve çalışıyor olması değişen dünyayı takip edebilmesine ve internetle gelen yeni müzikal evrende kendine bir alan yaratabilmesine vesile oluyor. 2005-2006 yıllarında Moe Joe’dan tanıdığımız Feramerz Ayadi ve Vefa Karatay ile, Ergin Özer ve İzi Ergil’le birlikte Deneyevi Stüdyoları’nda bir kez daha deniyorlar şarkılarını hale yola koymayı. Harcadıkları bolca mesai ve bu isimlerin deneyimleriyle biraz daha şekilleniyor şarkılar. 2000’lerin ikinci yarısında birkaç şarkısını MySpace’e koyuyor ve dinleyicinin keşfine bırakıyor. 2010’ların başında da Soundcloud’a. Serin ve sakin vokali, maharetli gitarı ve esas olarak da şarkı sözleriyle öğrencilerinden başlayan dinleyici kitlesini her geçen gün genişletmeye başlıyor. Ve yıllar sonra, şarkılarını keşfedip Açık Radyo’daki “yerli” programında çalan Tayfun Polat’tan bir konser teklifi alıyor. 2013 yılında kargART Salonu’nda verdiği konserle artık müziğini icra edebileceği ortamın oluştuğunu fark ederek müziği yeniden hayatının merkezine alıyor. Aynı yıl, şarkı sözü yazımıyla fark yaratan müzisyenlere dikkat çekmek için derlenen Kompile Karga 4: Söz toplama albümünde “Yeni Yıl Hiçbir Zaman Kar Yağınca Gelmiyor” isimli şarkısıyla yer alıyor. Bir yıl sonra, sahneyi paylaştığı Burak Güngörmüş ile birlikte kendi firmaları People Make Music’i kurarak bağımsız müzik prodüksiyonuna giriyorlar. Yüzyüzeyken Konuşuruz, Adamlar, Beyaz Hayvanlar, OmA gibi son yılların dikkat çeken genç gruplarının prodüksiyonlarını yapıyor, albümler çıkarıyorlar. Bir taraftan ince eleyip sık dokuyarak, sabırla işlediği şarkıları hayal ettiği forma sokmaya devam ediyor. Şarkılar yavaş yavaş biriktiğinde de, yıllar sonra, artık kendi albümünü yapmak için kollarını sıvıyor. Ve PMM Stüdyosu’nda yaklaşık 1,5 yıl süren bir çalışma sonrası, Hakan Özer’in ilk albümü O N C A G Ü N L E R,2021’de sürüme veriliyor.
O N C A G Ü N L E R
Şarkı yazım mantığıyla büyük bir farklılık ortaya koyan Hakan Özer’in müziğini singer-songwriter ve zaman zaman da indie-folk olarak yaftalamak doğru olacaktır. ‘90’larda hayatımıza giren “kent ozanı” tanımının güncel versiyonu belki de. Güncelliği de Hakan’ın yıllardır yetiştirdiği gençlerle birlikte genişleyen müzikal yelpazesi ve genç müzisyenlerle işbirliğinin getirdiği ses örgüsünde saklı. Ancak O N C A G Ü N L E R’in ustalıklı bir gitar albümü olduğunu da belirtmek gerek. Hakan’ın şarkı yazarken tekrara düşmemesi, birkaç şarkı haricinde nakarat bile kullanmaması, anlatacaklarını detaylı detaylı, sakin sakin sıralaması ise onun farkını ortaya koyuyor.
Albümün prodüksiyonundaki yaklaşım, sadelikle örülen ses örgüsü, enstrüman ve vokal seçimleri ile Burak Güngörmüş ve Hakan şarkıların ihtiyacı olan neyse yerli yerine koymuşlar. Keza Emre Malikler’in mix ve mastering’deki başarılı tercihleri de amaca yönelik. Bu anlamda Nilipek.’in katkısı da çok yerinde ve vokalini duyduğumuz şarkıları yükseltmiş, Hakan’ın vokalini bambaşka seviyelere çıkartmış. Nilipek.’in kendi vokal düzenlemelerini yaptığını de belirtmek gerek. Prodüksiyon tercihleri konserlerde pek fark edemediğimiz bir durumu daha ortaya çıkartmış, Hakan’ın ne kadar iyi bir gitarist olduğu. Ama tüm bu süreç, bu tercihler; yıllardır birikmiş, kafada evrilip çevrilmiş, neye ihtiyacı olduğunu belli etmiş şarkıların hak ettiğinin yerine getirilmesi aslında. Hakan Özer gibi birinin bir albüm yapmak için 30 yıl beklemesinin başka bir izahı da yok. Onun istediği gibi olması için gereken şartlar sağlandığında çıktı bu albüm.
Prodüksiyonun işlevsel başarısı önemli bir faktör ama O N C A G Ü N L E R’in unutulmaz bir albüm olmasının nedeni sözler. Benzersiz bir söz yazarı Hakan Özer. Ressamlığın beraberinde getirdiği müthiş bir gözlem yeteneği ve samimiyetiyle yakaladığı dile kendinizi hemen kaptırıyorsunuz. Kendiliğinden gelen bir aidiyet hissiyle dinliyorsunuz şarkıları. Gündelik olaylar, durum tespitleri, detaylar, detaylar, detaylar, geçmişten ve bu günden anlarla bir taraftan kendini kendini ifşa ediyor, bir taraftan da herkesin hallerini dile getiriyor. Kent hayatı, Kadıköy, Beşiktaş, Bostancı, Adalar, lodoslar, bitkin düşüren nemli havalar, sokaklar, sokakta aydınlık gözükmeyen insanlar var bu şarkılarda. Mahalle arası maçları, apartmanların çevirdiği avlularda bahçeler, balkonlardan ıslıkla çağrılan arkadaşlar, akrabalar, kısırlar, börekler kekler, Erdem Hanım Teyzeler var. Kadınlar var, artık şeftali soyulmak istenmeyen, pijama olarak şortunu giyen, önceliğini anlatsa da kimsenin anlamayacağı kadınlar. İnsanlık halleri var, elinde kumanda uyku arayan, kanında kanserojenler ilerleyen, az saatli uykularda yaşlanmış, takılıp peşine yaşanan her şey onlara dairmiş gibi ne paylaşsan orada olan, tutkusuna yenik düşmüş bencil insanlar var. Daha çok şey var. Şimdi burada işin sihrini bozmayayım. Aslında göz önünde ama görülmeyen ayrıntıları, dünya hallerini anlatıyor Hakan. Geçmişten fragmanları gündelik olanla harmanlarken, eski aşkları, yaşamın anlarını biriktirmenin yorgunluğundan ve bu günlerde hepimizin hissettiği huzursuzluklardan dem vuruyor. Ama onun şarkılarının dinlerken gelen sakinlik hissi bütün huzursuzluğu siliyor. Hiç acelesi yok bu albümün. Bu yüzden güncel müzik ortamında dinlediğiniz her şeyden farklı gelecek size.
1997’den 2020’ye tarih sırasında 15 şarkı ile O N C A G Ü N L E R, 30 yılı aşan müzikal serüvenden ve sanatla, gözlemle geçirilmiş bir yaşamdan damıtılmış anlarla tekrar tekrar dinleme ihtiyacı yaratan bir albüm. Muhtemelen bu aralar tam da buna ihtiyacınız var.
Tayfun Polat