Hakan Atilla Orman’ı kaybedeli 7 yıl oldu. Ölümünün ardından “Basit bir hata, küçücük bağımsız müzik âlemimizin en büyük yangınını çıkarttı. Orman yandı,” diye yazmıştım. Bugün sahnesinin gelişmesinin en büyük müsebbibi Hakan’ın yokluğunda Peyote bağımsız müziğin kalelerinden biri olmayı sürdürüyor. Ancak hem bağımsız müzik kavramı biraz farklılaştı, hem konjonktür değişti. Bağımsız müziğin pazar payı fazlasıyla arttı. Diğer taraftan geçtiğimiz 7 yılda ülke olarak akıl almaz olaylar yaşadık. Karmaşa, kaos, umut, umutsuzluk dolu günler. Pek çok alanda olduğu gibi müzik alanında da -özellikle dinleyici bazında- büyük çözülmeler yaşandı. Aslında bu kadar kısa süre geçmiş olmasına rağmen bugünden bakınca Hakan’ın bağımsız müzik tarihimizdeki etkisini görmek biraz zorlaştı. Bu beni bir hayli rahatsız ediyor. Bu yüzden bu yazıda ölümünden sonra çıkan albümlerde Hakan’ı aramaya yelteneceğim.

Peyote’yi, Peyote Sahnesi’ni, Hakan’ın müzisyenlerle mesaisi ve ilişkisini, dolayısıyla da etkisini anlatmak bu kısa yazının harcı olamaz. Birilerinin bu tarihi yazması gerek. Ama bu yazı o yazı değil. Kendime ölümünden sonra çıkan albümlerdeki Hakan etkisini seçtim konu olarak. Teşekkürler, ithaflar, şarkı sözleri… Aradığım etkileri buralarda bulabilirdim. Ama elimde sadece kendi arşivim vardı. Bu konuda mütevazı olmayacağım. Muhtemelen bu dönemde çıkan albümler söz konusu olduğunda elinde benim kadar hard copy albüm olan kişi sayısı zaten bir elin parmaklarını geçmez. Ama yine de çıkan bütün albümlere sahip değilim doğal olarak. Dijital dünyayı taramak da çok fayda etmiyor, albüm muhteviyatlarına ulaşmak zor. Demeye çalıştığım, mutlaka eksikler vardır bu yazıda bahsi geçmeyen.

Bu arada ulaştığım sayı başta beni demoralize etti. “Bu kadar mı yahu?” dedim. Benden bu dosyaya katkıda bulunmamı isteyen Anıl Sayan’a belirttim durumu. “O dönemdeki grupları düşününce sayı gayet yeterli gözüküyor,” dedi. Aslında isim adedinden çok isimler önem kazanıyor burada. Anıl buna da “Tam da bu yüzden istatistik bilimi çöküyor,” dedi ve rahatlattı beni. İçim rahat bir biçimde yazıyı yazmaya başlayabiliyorum böylece.

Son olarak şunu da hatırlatmak isterim ama, Hakan’ın adını albümünde, EP’sinde, teklisinde geçirmeyen bir sürü müzisyen de elbette onun kaybını derinden yaşadı. Bunu biliyorum. Hâlâ sürekli onu konuştuğumuz isimler de var aralarında. İçinden Hakan geçmeyen bir albümün sahibi/sahipleri ona minnet duymuyor, ondan etkilenmemiş demek falan değil kesinlikle. Ve kesinlikle kimse kendini böyle ifade etmeye mecbur da değil. Ayrıca 2011 ve 2012’de ülkede yükselen gerilim, akabinde Gezi ve onun akabinde de Gezi’nin çözülüşü derken herkesin psikolojisi çok farklılaştı geçtiğimiz dönemde. Memlekette albüm yapmanın zorluğu da belli. Bazıları o zamanı kaçırdı belki, yani belki de 3-5 yıl sonra Hakan’a bir albüm ithaf etmek aynı duyguyu vermeyecekti. Belki de başka yoğunluklarla üretim yaptılar. Hakan’ın olduğu süreçte ismi Peyote ile özdeşleşmiş bir sürü grubun artık müzik yapmadığının da altını çizmek gerekiyor. Bir de, tekrar etmek pahasına dijital dünyada grupların çoğunlukla teşekkür bahsine bile giremediklerini bir kez daha hatırlatmak isterim. Bu yazıyı okurken bunları da mutlaka göz önünde bulundurmalısınız. Ama sonuçta Hakan’ın ölümünden sonra çıkan albümlerde, kayıtlarda onun izini, etkisini aramak bana hâlâ anlamlı geliyor.

Gelelim içinde Hakan Orman olan müziklere. Barış Demirel Barıştık Mı ile başlayacağım önce. Çünkü burada anılacak isimler arasında bir tek onunla sarılıp ağladık defaten Hakan için. WePlay’den 2014’te çıkan ilk uzunçaları T.E.Ǻ.R.’da Sigur Rós’un “Bium Bium Bambalo” isimli, orijinali bir İzlanda ninnisi olan parçasını Hakan için farklı bir hale dönüştürdü Barış. Güzel uyusun diye.

Solo kariyerine başladığı zamanlar Ceyl’an Ertem’e ilk kapılarını açan mekânlardan biriydi Peyote. Ceyl’an ile hiç muhabbetini yapmadık Hakan’ın. Ada Müzik’ten çıkan 2012 tarihli ikinci albümü Ütopyalar Güzeldir’i ilk dinleyişimde bir şarkıya takıldım, adı “Orman”. Albümün hiçbir yerinde bu şarkının ona yazıldığı ya da ithaf edildiği belirtilmiyor. Sadece teşekkürler kısmında adı geçiyor Hakan’ın. Ama “Aylar yıllar baktın ya, yürüyorduk yıldızlarda / Yorgun düşüp beyoğlunda / Uyuyorduk mezarlarda / Hala saçlarımda çiçekler / Ama görmüyorsun / Hala mevsim ve nevresimler / Artık görmüyorsun / Şimdi görmüyorsun,” diyor Ceyl’an. Daha ne desin?

Hedonutopia herhalde kariyerinin büyük bir bölümünde sadece Peyote’de sahne alabildi. Şimdi ikinci albümü çıkarttılar ama yıllar boyunca grubun elde bir tane doğru dürüst kaydı yoktu. Taaa Myspace dönemlerinde ise iki parçalarının kötü konser kaydı vardı, ikisi de Peyote’den canlı. Birinin adı “Japon Orman”. Yani parça eski. DokuzSekiz Müzik’ten 2016’da nihayet ilk albümleri Ucube Dizayn’ı çıkarttıklarında bu parçayı da albüme aldılar. Parçanın Hakan’ı kaybettiğimizden beri anlamı farklılaşmıştı zaten. Ki albümle parçanın Hakan Orman’a ithaf edilmiş bir ağıt olduğunu da belirttiler.

Son parça da kafabindünya’dan. İsmi Peyote ile özdeşleşmiş gruplardan biri onlar da. İlk ve tek albümleri Obi 2012’de Peyote Müzik etiketiyle çıktı. İçindeki parçalar çok önceden kaydedilmiş ve bitirilmişti Hakan gittiğinde. Albüme girmedi ama grup 2012’de “Hakan” isimli bir parça daha yaptı. Onun sesini de duyduğumuz kaydı Soundcloud hesaplarından “Sevgili dostumuz Hakan Orman’ın anısına” diyerek paylaştılar.

Gelelim Hakan Orman’a ithaf edilen albümlere. Haossaa 2011’de Peyote Müzik’ten çıkan ilk albümleri Haossaa’yı, Korhan Futacı ve Kara Orkestra, DokuzSekiz Müzik’ten 2012’de çıkan ikinci albümü Pavurya’yı, bir gece Peyote’ye uğradığımda Hakan “Bak tam senlik bir grup var,” deyip beni salona indirince müzikleriyle tanıştığım Softa Peyote Müzik’ten çıkan 2012 tarihli ilk ve tek albümü Hunili Ayin’i, Replikas 2012’de Ada Müzik’ten çıkan son bandrollü albümleri Biz Burada Yok iken’i, eskiz 2014’te Tantana Records’tan çıkan ilk albümleri Kimsenin Ruhu Duymaz’ı, Kırkbinsinek 2015’te Alman World In Sound firmasından çıkan albümleri Sis Pus Sus’u, Daire 2 General Gramofon ve Nekropsi’den tanıdığımız Gökhan Goralı, 2017’de Goralı ismiyle kendi imkânlarıyla çıkarttığı ilk albümü Qualia’yı Hakan Orman’ın anısına ithaf ettiler. Haossaa, eskiz ve Kırkbinsinek’in en çok sahne aldığı mekândır Peyote. Ankaralı Softa da Roxy’de 1.’lik alana kadar İstanbul’da sadece Peyote’de sahne alabiliyordu. Yer aldığı gruplarla pek çok kez Peyote’de sahne alan Gökhan Goralı’nın durumu da benzer sayılır. Korhan Futacı ve Replikas’ın durumları farklı ama onlar da albümlerini Hakan’a adamayı tercih ettiler.

Son olarak teşekkürlere bakalım. Burada işin aslını bilmeyenler için ilginç gelebilecek isimler var. Chopstick Suicide 2012’de Peyote Müzik’ten çıkan ilk ve tek bandrollü albümü Lost Fathers and Sons’ta, Mispis 2012’de kendi imkânlarıyla çıkarttığı tek albümleri Düşbükey’de (herkesten önce), kafabindünya Obi’de (“nur içinde yat” paranteziyle), Büyük Ev Ablukada 2012’de Olmadı Kaçarız’dan çıkan ilk albümü Full Faça’da, SATTAS 2012’de Esen Müzik’ten çıkan ilk albümü SATTAS’ta (“yukarılarda bir yerde sessizce içkisini yudumlayan” ibaresiyle), Yora 2012’de P.İ. Müzik’ten çıkan tek albümü Gün Sözleri’nde, Ceyl’an Ertem Ütopyalar Güzeldir’de, KöK 2013’te Anadolu Müzik’ten çıkan ilk albümü Bilmece’de, Bubituzak 2014’te Pasaj Müzik’ten çıkan ilk albümü Uzay Yolları Taşlı’da, Gaye Su Akyol2014’te Olmadı Kaçarız’dan çıkan ilk albümü Develerle Yaşıyorum’da, Barış Demirel Barıştık Mı T.E.Ǻ.R.’da, Kam Ata 2016’da A.K. Müzik’ten çıkan ilk albümü Tengri Teg’de teşekkürler listesinde Hakan Orman’a yer verdi. Ayrıca Ars Longa da debut’ları Günler’in basın bülteninde “Üstünden mevsimler, müzisyenler, sevinçler ve hüzünler, Hakan Orman’lar ve Hrant Dink’ler, yolculuklar ve konserler geçti,” diyerek albümün yılların ardından çıkış sürecini anlatırken ismini anmıştı. Teşekkür etme bahsinde de Chopstick Suicide, Mispis, kafabindünya, Barıştık Demirel, Yora, Ars Longa gibi Peyote sahnesinini gedikli isimlerinin Hakan ile mesaileri belli… KöK görece yeni bir grup ama aynı zamanda Nekropsi üyesi olan (ki grup son bandrollü albümü Nekropsi 1998’i Peyote Müzik’ten çıkartmıştır) Cem Ömeroğlu ve Kerem Tüzün defalarca Peyote sahnesinde çalmıştır. Kaan Sezyum da mekânın müdavimlerindendir. Kam Ata çok daha yeni bir grup ama grubun kurucusu Tolga Ayıklar ve Utku Öğüt de Peyote’nin tozunu çok yutmuştur. Çilekeş’i dağıtıp yeni müzikal arayışlar içerisine girdiklerinde Bubituzak’a sahne veren isim tek Hakan Orman’dı. Ceyl’an’ın durumundan yukarıda bahsettim zaten. SATTAS Peyote ile anılan bir grup değil (aslında belki de son yıllarda çok fazla farklı mekânda konser verebilme imkânı/başarısı bulmalarıyla da ilgili bu durum) ama az sahne almadılar orada. Ve solistleri Orçun ile Hakan muhabbeti yaptığımızda onun için ne anlama geldiğini gözlerinde görmüşlüğüm var. Burada enteresan olan Peyote’yi sahiplenen kitlenin büyük kısmının müziklerine burun kıvırdıkları Büyük Ev Ablukada ve Gaye Su Akyol’un durumları. Oysa Gaye önceki grupları Mai, Toz ve Toz, Seni Görmem İmkansız ile defalarca sahne aldı Peyote’de. Şimdi geldiği noktada Hakan’ın bir bakışı bile etkilidir. Keza Büyük Ev Ablukada elemanlarının hemen hepsinin de Peyote ve dolayısıyla Hakan ile (ya da ters sırada) mazisi var.

Yukarıda bahsi geçen grupların/isimlerin her birinin farklı janrlarda müzik yaptığının farkında mısınız? Her birinin kendine özgü bir sound’u olduğunun? Hakan Orman ve Peyote Sahnesi bunu gerçekleştirebilmeleri için imkân sağladı işte. Bu yazıda ortaya çıkan tablonun da bu durumu net biçimde ortaya koyduğunu düşünüyorum.

Nisan 2019’da Dörtotuzüç’te yayımlanmıştır.