Ağustos ayına kadar kendimce ve ilgim oranında detaylandırdığım bir envanter tuttum. Yerli müzik sahnemizden 274 albüm, EP ve tekli almışım listeye. Sonra bu çabanın beyhudeliği fikri yerleşti kaldı bünyede. Çünkü listelemek bu albümleri dinleyip idrak etmek anlamına gelmediği gibi, ortaya çıkan çokluk da bu işi yapmanın imkânsızlığını her geçen gün gözüme sokuyordu. 2017 üretim anlamında muazzam bir yıl oldu. Ancak kimsenin bu üretim fazlalığını layıkıyla değerlendirebileceğini düşünmüyorum. Ben de öyle yapmayacağım. Bu yıl kişisel eleğimin gözlerini daha da daraltarak dinlediğim albümler arasından sizlere olabildiğince kısa bir öneri listesi hazırladım. Buyrunuz.
2017’nin en önemli müzikal hadisesi Şevket Akıncı’nın Escher Chronicles albümüydü. Bunun da neredeyse kimse farkına varmadı. Bu albümle adını Philip Glass, Terry Riley gibi isimlerin yanına ekledi Şevket. Ancak sadece buralarda da değil, tüm dünyada henüz fark edilmedi. Zamanın ötesinde bir albüm olduğundan zamanla fark edilecektir diye düşünüyorum. Escher Chronicles ayrı bir seviye olduğundan yazının kalanından ayırma gereği hissettim.
3 Başyapıt
Oldukça bereketli geçen 2017’de 4 albüm yılın en iyileri olarak diğerlerinden ayrılıyor; Büyük Ev Ablukada – Fırtınayt, Ağaçkakan – A Naşkvit, Gevende – Kırınardı. Bu üç albüm de bir ortak ruh hali ortaya koydular bir taraftan. Ahvalimizi anlattılar. Büyük Ev Ablukada’nın dans müziği ve psikodeliyayı yanyana getirerek oluşturduğu kimyanın en önemli farkı sözleri. Ağaçkakan yine lafazanlığını konuştururak 2017’nin en iyi şarkı sözlerini agresif bir ritm makinesi üzerine saydırırken türler üstü bir formül kullandı. Gevende ise gitmek ile kalmak arasında ruhani bir müzikal seçenek üreterek fark yarattı.
En İyiler
Ne şanlıyız ki bu bölüm uzun sürecek. Cazla başlayalım. Yılın caz hadisesi bana göre Maden Öktem Ersönmez’in MÖEalbümüydü. Sarp Maden, Volkan Öktem ve Alp Ersönmez üçlüsü, Quartet Muartet günlerinden kalma alışkanlıkla birbirlerinden ilham alarak çaldıkları parçalarında rock, drum’n bass ve hatta punk öğelerini caza yedirirken ustalıklarını konuşturdular. Rahatlığı ve kendine güveni sesine sirayet eden, memleketin en iyi kadın vokalistlerinden biri olan Hediye Güven’in ikinci albümü On Bir Mevsim de, caz için fark yaratan sözleri ve icraların iddiasız mahirliğiyle türünün öne çıkanlarından oldu.
Beş kadın müzisyenimizi daha analım hemen; Ceyl’an Ertem, Lara Di Lara, Tuğçe Şenoğul, Kalben ve Selin Sümbültepe. Ceyl’an Ertem’in Yine de Amin’i şöhretlerini hak eden kalabalık ekibi ile önce göz alıcı gelen, dinledikçe ise prodüksiyonuna hayran bırakan bir albüm. Dilara Sakpınar ise daha ufak bir ekiple, bir hayli içsel bir albüm olan Hazineler İçindesin’i çıkarttı. Haletiruhiyesi ve anlattığı hikâyeler çok fazla insanın hissiyatına dokunuyor, tam şimdiki zaman. Yılın en merak edilen albümüydü herhalde Tuğçe Şenoğul’un Gölgelerine albümü. Çok özel bir sesi var Tuğçe’nin ve Görkem Karabudak ile Taner Yücel’in işçiliğiyle kendini ilk albümüyle çok iyi ifade etme şansı buldu. Kalben’in benzersiz şarkı yazma kabiliyetini öne çıkaran ilk albümündeki basit prodüksiyona burun kıvıranlar olmuştu. Sonsuza Kadar albümü herhalde artık sonsuza kadar susturacaktır onları. Yılın sürprizi ise kaydedilmiş işlerinin azlığından, canlı dinlemediyseniz denk gelme olasılığınız düşük olan Selin Sümbültepe’den. İlk albümün böylesi az gelir. Kerem Öktem’in prodüksiyonuyla çıkan Cızgan’daki şarkılarının ruhuna uygun cesur düzenlemeler ve denemelerle bundan sonra mutlaka takip edilecekler arasına girdi Selin.
Şimdi türler arasında gezelim. BaBa ZuLa yirminci yılını XX albümüyle taçlandırdı. Bir best of albümü ama çok farklı. Grubun mazisini, gösterdikleri değişim ve ilham kaynaklarını farklı dönemlerden daha önce yayınlanmamış (onların ne olduklarını en iyi anlayabileceğimiz canlı kayıtlar, alternatif versiyonlar, farklı konuklarla yeniden yorumlar ve ikinci plaktaki usta işi dub remiksler) kayıtlarla 2 plaklık bir derleme albüm. Kendilerine yakışan farkı ortaya koydular. Yılın en sansasyonel albümü ise bir ilk albüm oldu; Ezhel’in Müptezhel’i. Hip hop’una kattığı trap, reggae ve rock unsurları değil albümü sansasyonel yapan; rap’i. Aslında kendisinden bekleneni yaptı Ezhel. Bu da sadece hip hop takipçilerinin değil herkesin dikkatini çekti. Yılın en iyi elektronik müzik albümü de HICCUP’tan geldi; Maelstrom. İkilinin transandantal techno’su, özellikle müziklerine kattıkları görsellikle artıyor. Ancak canlı davullar ve elektroniklerin harmanını dinlerken tüm meşguliyetlerden arınıp her seferinde başka yerlere sürüklenebiliyor zihin. Bubituzak’ın Boyutlar albümünü dinlerken de türler, coğrafyalar, karakterler, kareler arasında sürükleniyor insan. Hemen her şarkıları hit. Zımba gibi çalmışlar. Zımba demişken, hemen eskiz’i analım. Beterin Beteri Var’da daha az yardırmalı ama yine çok formdalar. Hedonutopia da farklı anlamda coştu. Yıllardır eli yüzü düzgün neredeyse bir kayıtları yokken, Aralık 2016 ve Aralık 2017’de iki albüm birden çıkarttılar; Ucube Dizayn ve Yarı Cennet. İkinciyi daha pek hatmedemedik ama ilki bütün yıl kafa sesimiz oldu neredeyse. The Away Days de neredeyse adını duyduğumuzdan beridir beklenen ilk albümü Dreamed at Dawn ile geldi. Bunca yılı teklilerle geçtiklerinden albümdeki bütün şarkıları biliyoruzdur diye düşünürken afalladık yepyenilerine. Derinlik sarhoşluğundan muzdarip oluyor insan dinlerken. Yılın sonlarında gelen Yerçekimi’nin ikinci albümü Daha Uzak ise siyahın tüm tonlarını gezerken amansız bir müptelalık yaratıyor. Yine son dakikalara yetişen Gökçen Kaynatan’ın kendi adını taşıyan toplama albümü için ise söylenecek söz bulmak zor. Bu ülkedeki en kendine özgü müzisyenlerin başında gelen, bir tarihin, bir ekolün kayıtlarının hatırlanması ve geleceğe aktarılması bile büyük bir olay. Nihil Piraye 2016’dan beridir tekliler halinde çıkarttığı Değildir albümünü bu yıl tamamladı. Tek tek geldiklerinden her seferinde “Vay anasını!” dedirten kayıtlar arada kaynadı sanki. Nihil Piraye gibi bir gruba sahip olmak büyük bir şans. Her birini sıralayıp peş peşe albüm haline getirip dinleyin, anlayacaksınız. Her yıl değerlendirme yazılarıma Doğu Blok’un çalışmalarını yazmak zorunda hissediyorum. Tek kişilik dev orkestra Halil Karakuyu daha ne yapsın? Bu yıl da Şeytan Hazretlerinin Son Yolculuğu albümünü çıkarttı. Bu bölümdeki diğer albümlerle prodüksiyon olarak yarışamaz elbet, lo-fi estetiğiyle evde yapılmış kayıtlar. Ancak Doğu Blok her yaptığıyla kendini aşmaya devam ediyor. Kimseler duymasa da.
2017’nin Öne Çıkan Diğer Albümleri
Kalan albümleri türlere ayırarak yazmak hem benim için hem de meraklıları için daha iyi olacak diye düşünüyorum.
Caz
Sayısal olarak çok verimli geçmese de iyi albümler geldi. Çağıl Kaya’nın ikinci albümü şimdilik her şey yolunda, hem vokal hem de söz yazımı olarak seviye atladığı, birlikte çaldığı ekibin uyumuyla sihirli anlar yakaladığı önemli bir albümdü. Oğuz Büyükbeber’in müziği seçmesinin sebebi olarak belirttiği Thelounis Monk’un eserlerini yorumladığı Off Monk albümü ise beş usta müzisyenin (Tolga Tüzün, Can Kozlu, Çağlayan Yıldız, Tobias Klein) icraları ve iki bas klarinetin etkisiyle seçilen eserlerin bir hayli farklı yorumlarını dinleme şansı sağladı. Tamer Temel’in üçüncü albümü Serbest Düşüş, kendi ifadesiyle yazma sürecine yoğunlaşarak ve sahnede çalınarak pişmiş yeni parçalarını içeriyor. Albümü dinlemeye başlayıp ardından “Ne ara bitti ya?” sorusunun gelmesi akıcılığının belirteci. Yılın en iyi çıkışı ise Songs From A Breeze’den geldi. Geçen yıl ilk albümünü çıkaran ve memleketin kadın vokalistleri arasındaki süsleme hastalığından muzdarip olmayan nadir isimlerden biri olarak dikkat çeken Deniz Taşar ve bunca zaman nerelerde olduğunu cidden merak ettiğimiz bas virtüözü Şentürk Öztaş’tan oluşan ikili, sadece vokal ve bas ile neler neler yapılabileceğini kulaklarımızı bayram ettirerek gösterdiler. Cenk Erdoğan ve Mehmet İkiz’den oluşan Lahza da, Lahza albümünde davul ve perdesiz gitarın yanında bolca elektronik ile iki virtüözden bolca önerme içeren bir kayıt olarak dikkat çekiciydi.
Hip Hop
Ağaçkakan ve Ezhel’in harikalarının ardından ilk sıraya Tahribad-ı İsyan’ı koymak doğru olur. Tahribad-ı İsyan albümü anlatılan hikâyelerin gerçekliğiyle çarpıcı bir albüm. Hemen her hip hop’çı dis atıp dururken onlar geldikleri gerçekliğin müziğe layıkıyla yansımasıyla vuruyorlar. Kamufle de Kamufle Moral Band olarak sözlerinin altına kimi şarkıda akustik, kiminde rock formatında düzenlemelerle Studio Session albümünü çıkarttı. Lafazanlığı ve muhalifliğine canlı çalınmış enstrümanlar fark oluşturuyor. Belki de yüzlerce hip hop kaydı arasında Tembel Hayvan’ın Dersimli müzisyenlerin kayıtlarından sample’lar kullanarak oluşturduğu XIRB da yılın farklı denemelerinden biriydi. Yine Dersimli rapçi Rapzan Belagat’ın No Pasaran albümü de bu anlamda ayrı bir yerde duruyor. Tüm sözlerin slogan gibi olması bir yerden sonra biraz yorucu olsa da böyle albümlerin yapılıyor olması önemli. Yılın son günlerine yetişen Ayben’in 10 yıl aradan sonra çıkarttığı Başkan albümü de müzikalitesinin yanında rap’inde ana eksende yer alan kadına şiddet, kadınların olmanın gücü, kadın hakları gibi konularla önemli bir albüm olarak kayda geçti. Hip hop camiasının yeteneğiyle doğru orantılı olarak en popüler prodüktörlerinden biri olan Da Poet’in Beat Tape II albümü ise beatmaker nedir, nasıl beat oluşturulur diye merak edenlere ders niteliğinde. Da Poet gibi 90BPM üyesi olan Farazi de kolektifin stüdyosunda 2013-2016 yılları arasından beat’lerle 90 günleri b.1 albümünü oluşturdu. Bu albümü de ders iki olarak okuyabilirsiniz. Gramofonia ve Teenage Nerd Prostitution ortaklığı GraNerd’in microinsanity’si ise abstract ile rap’in buluştuğu noktada farklı bir dinleme deneyimi arayanlara önerilir. Yılın çalışkanı Sycho Gast de a n x i é t é_t a p e, o r g a n i c_d r e a m.s, f u c k_s o m e t h i n g.s ve yılın son günü de p a n č e v o EP’lerini çıkarttı. M4NM’in demirbaşlarından Armonycoma or slt, 20 parçalık +K-K ile eski ve yeni materyallerle kişisel ve kurgusal bir albüm ortaya çıkarttı.

Elektronik
Şu sıralar memleketteki en heyecan verici isimlerin başında Islandman geliyor. Müziğini elektronik olarak tanımlamak çok doğru değil ama onun tarzını tanımlamak da kolay değil. Elektronikler ile perküsyonlar ve gitar, ambient ile doğaçlama ustalıkla yanyana geliyor. Mutlaka canlı tecrübe etmeniz lazım ama yılı da Rest in Space albümüyle kapattı. Her zaman canlı dinleyemeyeceğinizden eski ve yeni çalışmalarının birarada yer aldığı bu albümü mutlaka bulundurun bir kenarda. Ali Kuru yıllardır buralara özgü melodileri müziğine yedirerek sürdürdüğü kariyerini bir saati aşan süresiyle dolu dolu Egzotik albümüyle geliştirdi. Ege sahilleri sakinliği elektroniklerle buluşuyor. Albüm İngiltere’de yayınlandığından buralarda erişmek zor ama dijital dünya da burada devreye giriyor. Yılın en parlak ortaklığı Erdem Tunalı ve Allen Hulsey’in kurduğu Monality, önce bir tekli ardından da Your Eyes, Your Tears EP’si ile deep house ve etnik elektronik müziği harmanlayarak organik bir dans müziği formülü yakaladı. Psy-trance meraklıları için 9VSS’in Hydrophonic Garden albümü bir ormanda ya da ya da deniz kenarında yürüyorken yapacağınız meditasyon gibi bir hayli takminkârdı. Salih Topuz’un yeni projesi Arketip ise Işık Dürümcüsü EP’si ile aynı kanaldan beyinlerimizi dansa davet etti. Badmixday’in A Quiet Mind Awaits EP’si de down-tempo ve trip hop arasında salınırken yine meditatif bir dinleme önerdi. Bir başka braindance albümü de Fluctuosa’dan geldi; Gastropods. Bu albümü dinlerken de gözlerinizi kapatıp içinize düşebilirsiniz. Astrofella da seneyi iki parçalık SUMMON EP’si ile geçirdi. İkilinin yeni parçalarında özlediğimiz her şey mevcut. Levni&CleoN’un Noil EP’si ise makâm müziği ile elektoniği harmanlayan iyi bir denemeydi. Yılın iddialı dizisi Masum’a yaptığı üç parçalık soundtrack ile Okan Kaya, Gevende ve dahil olduğu diğer projelerden vakıf olduğumuz müzikal yetkinliğinin elektronik yönünü de görmemizi sağladı. Son olarak da Seretan, bu yıl iki EP çıkarttı; Transference ve Persona. Özellikle konsept albüm Persona’ya kulak vermenizi öneririm.
Punk
Yeni kuşak punk gruplarımız sayesinde başlık açmayı gerektirecek bir hareketlilik oldu bu yıl punk sahnesinde. Ama yılın iki büyük olayı Tünay Akdeniz ve Tampon’un albümlerinin çıkmasıydı. The Godfather of Turkish Punk, Tünay Abi’nin yayınlanmış tüm 45’likleri yanında bonus kayıtlarla birlikte bir başucu eseri. Planet Tampon da 23 yıldır konserlerden ya da birkaç kötü kaydından bildiğimiz Tampon külliyatını 3 de yeni şarkıyla biraraya getiren evladiyelik bir albüm. Reptilians From Andromeda’nın Doomsday EP’si de yukarıdaki isimler gibi plak olarak basıldı. 4 şarkılık EP grubun istim üzerinde yol almaya devam ettiğini belgeledi. Zamanının Mersin çıkışlı hergele punk grubu Rete Pegz’in önde gideni İsa Hazar Yaldız da Hazard adıyla ilk albümü 56’yı yayınladı. Hergelelik baki. Delikanlı punk da diyebiliriz Hazard’ın müziğine. Gelelim gençlere. Padme yeni kuşak gruplarımız arasında en dikkat çekeni. Bugün albümü punk’ın niye ölmeyeceğinin ispatı. Asperger ve Hedonistic Noise diğer heyecan verici gruplarımız. Asperger Peştenkerani, Hedonistic Noise ise Silence is More Musical albümleriyle bayrağı devraldılar. Camianın deneyimli gruplarından Poster-iti ve Sabotage elemanlarının birleşmesiyle kurulan Project Youth da Middle East albümüyle 77 punk ve oi ruhunu devam ettirdi. Son olarak, yılın en iyilerinden biri olan riot grrrl ekibi Secondhand Underpants’in Slayer EP’sini punk’la hiç alakanız olmasa da dinlemenizi öneririm. Bize böyle kadınlar gerek.
Indie
Bu bölümde sadece tam bağımsızları analım. Nejat Dimili’nin Almanya’da çıkan Ambivalans albümü sürpriz oldu. Çünkü Nejat’ı singer-songwriter, akustik şarkılarıyla bilirken, yeni düzenlemeler ve yeni şarkılarında çok yoğun bir elektronik ses işçiliği üzerine karanlık bir atmosferle trip-hop’a meyleden bir albüm geldi. Yılın en mütevazı ve nahif albümü Beyaz Hayvanlar’dan geldi. İnceler Galeri’de Hasan İnceler’in sözleri albümün basit kurgusunun çok üzerinde. Nahifliğiyle sarsıyor dinleyeni. Jakuzi iki sene üst üste Fantezi Müzik albümüyle yılın en iyileri arasına girmeyi başardı. Albüm 4 yeni şarkıyla City Slang tarafından tekrar basıldı çünkü. City Slang gibi prestijli bir firmadan albüm çıkartmak bile başarılarının belgesi. Şu anda dünyanın en dominant türlerinin başında gelen synth müziğiyle devam edelim. Anadol’un Hatıralar albümü, adı üzerinde, dinleyeni ’70-‘80’lere götürürken herkesin bulamadığı formülü iddiasızlığıyla gösterdiğinden pek farkına varılamadı. kim ki o’nun 4 yıldır üzerinde çalıştıkları son albümleri Zan ise türün ülkemizdeki en kıdemli temsilcilerinin en iyi albümü olarak kayda geçti. Marta grubundan tanıdığımız Eren Gunsan’ın yeni projesi Affet Robot’un ilk EP’si Röntgen de türün dikkate değer örneklerinden biri oldu. Bir başka başarılı bir örnek olarak To The States’in Offering EP’sini de anmalıyız. Avrasyalı new-wave diyorlar kendilerine. Henüz fark edilmemeleri tuhaf. Synth-pop, dream-pop, indie-pop üçlüsüne boğulduğumuzdan bu kısmı daha fazla uzatamayacağım. Zaten yeterince maruz kalıyoruz. İyisi mevcut, yazdım zaten. Ama synth müziğinin esas ustası kim diye soranlara Mert Topel’in Serendipity albümünü öneririm. Ha, böyle müzik yapmak isteyenlere daha çok öneririm. Bu fasılayı kapatıp Nilipek. ile devam edelim. İkinci albümü Döngü ile alıştığımız sesi ve sözleriyle şaşırtmadı Nilipek.. Ama yeni arayışlarla üzerine koyduğunu söyleyebilirim. Loradeniz’in ilk EP’si Mara ise yeni bir müptelalık arayanlara özellikle önerilir. Piyano ve elektroniklerin başrolde olduğu düzenlemelerinde girdaba kapılıyorsunuz. İki post-punk albümünün bahsini mutlaka geçirmek gerek; Kumadam’ın Ölülere Ninniler’i ve Dead Man’s Dream’in kendi adlarını taşıyan EP’si. Karanlık anları bol Ölülere Ninniler ve ‘80’ler new-wave’ine yakın Dead Man’s Dream senenin diğer sürprizleriydiler. İlk EP’leriyle büyük dikkat çeken Palmiyeler de Palimyeler II (Venüs) albümüyle ses verdiler. Psikodeliya damarını genişleten ekip az konser verebildi ama albüm bolca keyif verdi. Bir başka keyifli albüm de bence çok sorunlu ve zorlama Üçüncü Yeniler başlığına dahil edilen yeni kuşak gruplarımızdan Dolu Kadehi Ters Tut’tan geldi. Dünyanın En İyi Albümü müziklerini şakalı müzik olarak tanımlayan ikilinin tanımına uygun bir isim ve bayağı iyi düzenlenmiş, hinlik peşinde sözleri olan şarkıları var. Ama bütün albümü de pervasız gençler için müzik olarak görmeyin, muhalefetlerini de zekâ dolu sözlerle yapıyorlar. Aynı jenerasyondan devam edelim. Deniz Tekin’in ilk albümü Kozakuluçka marifetlerini göstermede bir tık eksik kaldı bana göre. Mevcut şarkılarda ya da prodüksiyonda sorun yok. Ama iki şarkının versiyonları yerine zeki sözleriyle birkaç şarkı daha olsaydı dedim dinlerken. Kesmedi yani. Orkun Tüzel ise zaten maalesef çok az kişinin bildiği adını artık iyice unutturacakken Gelecek Senindir dedi. Kıymetini bilmediğimiz müzisyenlerin başında geliyor Orkun. Can Kazaz da prodüksiyon olarak şimdiye kadar en iyi işi olan Ben Sizden Kaçtım ile yılı kapattı. Söz yazımındaki başarısından da bahsetmek şart, farklı bir farkındalık Can’ınki. Bu bereketli yılın en güzel hediyelerinden biri ise Zeytin’in Merhaba Ben İnsan albümüydü. Sizi bilmem ama bana reggae’nin enerjisi ve başını asla öne eğmeyen tavrı, direnişe kattığı moral her zaman çok iyi geliyor. Zeytin’in albümü bu anlamda bu yılın incisiydi.
Rock – Heavy
Bahse Taner Öngür’ün Taner Öngür ve 43,75 olarak çıkarttığı Elektrik Gramofon ile başlayalım. 1920’lerden ‘70’lere kaybolmuş, unutulmuş taş plakları şarkıların hissiyatına göre çaça, surf, tango soslu rock düzenlemeleriyle günümüze taşıyan albüm, dönemin nahifliğine özenmek bir tarafa, özenle çalışılması gereken müzikal mirasımıza da dikkat çekişiyle önemli. Kesmeşeker Kadıköy’ü sene bitmeden yetiştirdi. Kaptan’ın nev-i şahsına münhasır sözlerinden zaten kimsenin şüphesi yoktu. Ancak kadro değişiklikleri sebebiyle sound merak konusuydu. Kesmeşeker yerli yerinde. Enteresan bir durum ise Son Feci Bisiklet tarafında yaşandı. Şimdiden pop müzik tarihimize geçecek şarkılar yapmış genç grup, benzerleri synth âlemine dalarken rotayı rock’a kırdı. Kötü Şeyler’de her zamanki zekâ dolu sözler bu sefer müziğin de gerektirdiği gibi daha muhalif. The Young Shaven ise seneyi ikişer şarkılık Perv – Nitecap ve Honey Babe – It’s gone to stay 45’likleriyle geçirdi. Bu grubu mutlaka canlı izlemeniz gerek, orası kesin ama bu kayıtlar da enerjilerini dinleyene geçiriyor. Foton Kuşağı harika bir albümle defteri kapattı; Fast for 70’s, meramını adından anlatan bir albüm. En iyi albümlerini yapıp dağılmaları üzdü. Memlekette pek eşine rastlanmayan bir tür olan caz-rock icra eden Farketmez’in Deeelicious albümü, grup elemanlarının enstrüman yetkinlikleriyle dikkat çekti. Ankara’dan iki güzel haber geldi bir de. Emre Nalbantoğlu ikinci albümü Ciddi’yi çıkarttı. Blues âşığı Emre özel bir insan. Farklı bir insan. Bu albümde kafasındakileri daha net ortaya koymuş gözüküyor. Ankara’nın yeni heyecanı Al’York ise ikinci EP’si Plastic Jungle ile katıksız rock isteyenleri fazlasıyla ihya etti. Biraz daha sertleşelim. Humbaba da ikinci albümü A Timeless Mass ile stoner, doom metal müziğine zamanın getirdiği psikodelik unsurları da ustaca ekleyerek yaklaşık bir saatlik yüksek tempolu ve sürükleyici bir maceraya imza attı. Yeni isimlerden Karanlığın Sol Eli de kendi isimlerini taşıyan EP’leri ile yine stoner, doom metal türünde yılın iyilerindendi. Metal müzik sevenlere yılın en yenilikçi önerisi ise Dahakara’nın deneysel albümü You Drive ile geldi. Endüstriyel, ambient ve hatta elektronik tınıları duyanlar “Bu nasıl metal?” diyebilir. “Metalciler bağnaz oluyor,” dedirtmesinler kendilerine. Camiaya uzak olduğum gerçek ama en azından kargART Salonu’nda gerçekleşen konserlerden biliyorum ki memleketin black/death metal sahnesi bir hayli güçlü. Zevklerine güvendiğim dostlardan iki tavsiye albümle bu bölümü de bitireyim; Persecutory’nin Towards the Ultimate Extinction ve Engulfed’ın Engulfed in Obscurity.
Deneysel
Venedik Bienali’inde “Çın” ile ülkemizi temsil eden Cevdet Erek yaratıcılığının zirvesini yaşadığı bu günlere bir de albüm ekledi; Davul. Cevdet’in ilk uzunçaları olma özelliğine de sahip olan albüm, asma davul ile yaptığı doğaçlamalardan oluşuyor. Tek enstrüman ile üst üste kayıt yapmadan oluşturduğu ritm ögeleri ve yapılar Davul’u yılın en dikkate değer albümlerinden biri yapmak için fazlasıyla yeterli. Bir başka Nekropsi üyesi (tabii ki aynı zamanda da D2GG’nin yarısı) Gökhan Goralı da Goralı adıyla ilk solo albümü Qualia’yı yayınladı. Döngüsellik üzerine çalışmaların yer aldığı albümü her dinleyişte kendi coğrafyalarınızı, içinizde kaybolmuş anları yeniden keşfedebilirsiniz. Serbest doğaçlama üçlüsü Konjo’nun da albümlenme zamanı gelmişti. Müzik Hayvanı, ekibin iki önemli konukla verdiği iki farklı performansını albüm olarak sundu; Konjo featuring Alper Maral tek track’lik aşkın bir deneyim sunarken, Konjo featuring Serdar Ateşer’de daha melodik ve rock’a meyyal parçalar yer alıyor. Dinlerken her iki kayıt içinde “Keşke orada olsaydım,” diyeceksiniz. KonstruKt’tan tanıdığımız Umut Çağlar çok acayip işler çıkartmaya devam ediyor ama bu yıl mevzu iyice koptu. Thurston Moore & Umut Çağlar diye albüm mü olur? Oldu. Dunia iki gitaristin birbilerine hem hemhal olduğu hem meydan okuduğu anlarla dolu, eşsiz bir albüm. 5 kişilik deneysel doğaçlama projesi Nøkken yılın ilk yarısında 5 albüm birden çıkarttı. Caramelization of Civilization, Cube Morphine, Sake Melon, Erotic Fables of Aesop ve Stoned Monkey Data isimlerini taşıyan albümlerin her birinde bir dolu fikir var. Bir müzik projesi olmadıklarını söylüyorlar ve bağlantısızlıkları üretimlerinin gücünü arttırıyor. Barkın Engin ve Burak Tamer’den oluşan Reverie Falls On All ise Stellar Stream EP’sini çıkarttı. Bir önceki albüm Rebloom’un kaldığı yerden devam eden ikili artık iyiden iyiye oturttukları sound’ları içinde ustalıkla geziniyorlar. Peki Kam Ata’yı ne yapacağız? Hiçbir bölüme dahil edemeyeceğimiz orijinalliklerini deneysel başlığına almak durumundayız. Ekibin ilk albümü Tengri Teg’de Orta Asya müzikal gelenekleri otantik sazlarla icra edilip aynı zamanda new-wave’e evrilirken Şamanizmin özünü de ortaya koyuyor. Bambaşka bir kimya.
Toplama / Karışık Albümler
En başa kendi albümümüz Kompile Karga 7: Canlı’yı yazabilir miyim lütfen? Büyük bir gönül rahatlığıyla yazarım. “Canlı sahnede neler oluyor farkına varın” albümüdür. Fark etmediyseniz sizin kaybınız. Kornelia Binicewicz’in Uzelli firması arşivlerinde yaptığı arkeolojik araştırmalarla oluşan Uzelli Psycedelic Anadolu albümü büyük bir nimet oldu. Bütün dünya bir olmuş Anadolu psikodeliyasına koparken ve birbiri ardına derleme albümler Avrupa firmaları tarafından basılırken buralardan birilerinin de bu işe el atması gerekiyordu. Çok sürprizli kayıtlar var içinde. Gerisinin gelmesi büyük temennimiz. Bir başka büyük amme hizmeti de eski Tampon üyesi Özge Duchoslav sayesinde Çekya’da basılan Istanbul Street Trash / A Compilation About No Fake Posers Just Lifestylers Volume I idi. Rumble Fish, Tampon, İstanbul Ska Foundation, Robotat ve The Raws gibi kayıtları nadir bulunan gruplar yanına yenileri de ekleyerek adından da anlaşılacağı üzere; yaptığı müziği poz için değil, hayatıyla özdeşleştirmiş ve yeraltında kalmayı seçmiş 14 grubun yer aldığı heyecan verici bir toplama albüm olarak kayda geçti. Yerel sahneyi en iyi takip eden ekiplerin başında gelen In The Void da çok cazip bir fikirle geldi. Nick Drake’e saygı albümü In The Void Presents Nick Drake Tribute içerisinde yer alan farklı janrlardan 13 kaydı dinledikçe katkıda bulunanların müzisyeni ne kadar fazla içselleştirdiğini duymak hoşluk yarattı. Başak Yavuz’un uzun zamandır Açık Radyo’da sürdürdüğü ve Cafe Mitanni’de canlı versiyonlarını düzenlediği “Bi’ Şarkım Var” projesi albümlendi. Bi’ Şarkım Var! – Stüdyo isimli albümde özenle seçilmiş 14 şarkıcı-şarkısözü yazarı, türün meraklıları için -doğal olarak- örnek gösterilecek performanslar sergiliyor. Selen Gülün’ün talihsiz bir biçimde kaybettiğimiz Değer Deniz anısına hazırladığı Kadınlar Matinesi albümünde ise Değer Deniz ve Selen Gülün dahil 10 kadın vokalistimiz yer alıyor. Caz ağırlıklı şarkılar albümün anlamı bir yana, geriye dönüp bakıldığında kadın vokalistlerimiz adına önemli bir belge bu albüm.
Biterken
Bitireceğim ama şimdiye kadar adını anmadığım birkaç isim daha 2017 bahsini kapatmadan yazılmalı. Yüzyüzeyken Konuşuruz bu yıl3 tekli yayınladı ki geçen yılın en iyi şarkılarından, kavga koparan “Canavar”ı bir tarafa bırakırsak, diğer ikisi grubun yeni yoluna işaret ediyor. Bir aksilik olmazsa yeni albüm bu ay geliyor. Ben bütün şarkıları aşama aşama dinledim, çok iyi bir albüm geliyor. SATTAS da yılı iki şarkılık bir single ile geçiştirdi. Geçiştirdi dedim çünkü damağımızda kaldı, hiç kesmedi. Yeter artık, albüm istiyoruz. Ve en son olarak da Ulaş Özdemir’in Âşığın İzleri albümünden bahsedeyim. Bu kadar tür arasında dalamadığımız Halk Müziği deryası her yıl ukde olarak kalıyor içimizde. Ancak Ulaş’ın albümün kaydında kullandığı tekniklerle bağlamasının farklı ve çok güçlü tınladığını belirtmek gerek. Sanki Bill Laswell kaydetmiş diyeyim, anlayan merak eder zaten. Bu bana çok iyi gelen keşfi ise MickeySaysBye oldu, bunu da belirtmeden geçmeyeyim.
Bitti.
Tayfun Polat